Yeni Başlayanlar İçin Siyaset Rehberi : İhsan ELİAÇIK

,
Yeni Başlayanlar İçin Siyaset Rehberi : İhsan ELİAÇIK

İhsan Eliaçık Hocanın 27 Nisan 2011 tarihinde yayınlanmış yazısıdır. Yazının orjinaline bu linkten ulaşılabilir. Kafamda olan ve bir çok kişinin kafasında olduğuna inanadığım siyasetçi profilinin mükemmel bir özeti gerçekten; İhsan Hocanın gerek yorumları, gerek dini faaliyetleri hakkında bir çok eleştiri yapılabilir, ben de söylediği her şeye katılmıyorum.
Ancak bu yazı benim gözümde Milletvekili yemini sırasında okutulması gereken yazıdır.
 -
 Mağaradan şehre inen adam eşine “Beni örtün, beni örtün” dedi.
 Duyduğu sesler onu sarsmıştı.
 “Korkma”dedi eşi, “Sen öksüzü korursun, yoksulun yanında olursun ve asla yalan söylemezsin.”
 Ve ekledi: “Bu duyduğun İbrahim’e, Musa’ya, İsa’ya gelen ‘Namus-u Ekber’dir, korkma!”
 ***
 Bu sözler daha sonra “Mâûn” suresi oldu; “Dine yalan diyeni görmedin mi? Öksüzü hor görür. Yoksulu doyurmaya teşvik etmez…” (Mâûn; 1-3)
 Eğer Kur’an’dan bir siyaset (kamu faaliyeti) rehberi çıkarılacaksa, temel esasları bu olan bir yol haritası ortaya çıkar.
 Çünkü burada neyin savunulacağı ve kimlerle birlikte olunacağının işaretleri var.Devletin başındakilere şunları koruyacaksın ve şunlarla birlikte olacaksın denmekte.
 Hz. Peygamber’in 23 yıllık din-u devlet (kamu) faaliyeti tamamen bu çizgide olmuştur. Daima öksüzü korumuş, yoksullarla beraber olmuş ve asla yalan söylememiştir.

‘Harun gibi gelip Karun gibi olmamış’, ‘ceketi ile gelip ceketi ile gitmiş’, vefat ettiğinde geride “bir kaç kap ve bir kitap” dışında bir şey bırakmamıştır.

Vefatına en çok öksüzler ve yoksullar üzülmüştür.

Medine’de kurduğu “Adalet Devleti”nde en çok öksüzler ve yoksullar öne çıkmış, alttakiler üste, üsttekiler alta inmiştir. Vefatına yakın zenginlerle yoksullar arasındaki fark neredeyse sıfırlanmıştır.

Mekke fethedildiğinde siyahî köle Bilal Kabe’nin damında ezan okuyarak, yalınayaklıların zaferini ilan etmiş ve tabiri caizse çok da yakışmıştır.
Hz. Peygamber, hareketine başladığında gözünü zengin kodamanlara dikmemiş, “Yoksulları yanından kov” diyenlere tıpkı Hz. Nuh gibi asla prim vermemiştir. (Hud; 11/27, Şuâra; 26/111).

İşte Hz. Peygamber’in takip ettiği siyasetin ana yolu bundan ibarettir ve bu ölene kadar hiç değişmemiştir.

***

Bir de zamane siyasetçileri bakın.

Partilerini daha kurarken “kavmin zenginlikten şımarmış ileri gelenlerine”gidiyorlar.

Önce onların onayını almak istiyorlar. Paranın efendilerinden icazet almak için kuyruğa giriyorlar.

Alttaki milyonlarla değil; üstteki bir avuç ‘kavmin zenginlikten şımarmış ileri gelenine’ (mele-i mütref) yanaşıyorlar.

Öksüzü korumuyor, yoksulla beraber olmuyorlar.

Lüks otellerde toplanıyorlar.

Jiplerine binerek ezileni, yoksulu savunacaklarını sanıyorlar.

Daha Harun gibi gelmeden Karun rüyaları görenler var.

Böyle olmaz!

***

Kenarda sıra bekleyerek değil; çatır çatır muhalefet yaparak iktidara gelinir.

İktidar sokaktan, dipten, yangının, acının, feryadın olduğu yerden çıkar.

İktidar lütfedilmez, söke söke alınır.

Çünkü bir ülkede iktidar, “egemene” en önde, en cesur muhalefeti kim yapabiliyorsa onun hakkıdır.

Ve bir ülkede eleştirilmeyi en çok hak eden, oranın egemenidir.

Çünkü başta elektrik, su, doğalgaz olmak üzere bizden alınan kesintiler ve 25 çeşit vergilerden oluşan kamu kaynakları emrinde, savaşa ve barışa karar verme yetkisi onda, ülke hazinelerinin anahtarı ona teslim edilmiş ve memleketin mukadderatını belirleme makamındadır.

Bu eleştirilmeyecek de kim eleştirilecek?

Hz. Ebubekir dahi olsa bu yetkileri kullanan “kamu icraatları” eleştiriye açıktır.

***

Kulak verin ve dinleyin!

Bunları başka bir yerden duyamazsınız.

Harun postuna bürünmüş Karunluğa yol vermeyiniz.

150 milyarlık arabalara binip simit eylemine giderek gülünç duruma düşmeyiniz.

Pahalı otellerden çıkınız.

Sokağa, varoşlara, öksüzün, yoksulun, çaresizin, yangının olduğu yere gidiniz.

İşçiyi, emekçiyi, garibanı, yoksulu, kimsesizi aday gösteriniz.

“Aşağı tabakayı yanından kov” diyen tuzu kurulara aldırış etmeyiniz.

Öksüzü yani kimsesizi, garibanı, yalnız kalmışı, sesi kısılmışı, hakkı yenmişi, dilinden, dininden, mezhebinden, derisinin renginden, kimliğinden dolayı dışlanmışı koruyunuz, onlara kol kanat geriniz.

Yoksulu yani evine ekmek götüremeyen babaların, açlıktan göğsünden süt gelmeyen annelerin, evsizlerin, borçluların, işçilerin, emekçilerin yanında olunuz. Onlara ulufe dağıtmayınız, onlara acıyarak lütufta bulunmayınız, onların yanında olunuz, onlarla beraber yürüyünüz.

Siyaset yapmayınız.


Evet, siyaset yapmayınız!


Sahiden ve cidden onlarla beraber olunuz.

Zenginin önünde eğilmeyiniz. “Her kim sırf zengindir diye birinin önünde eğilirse dinin yarısı gider” diyen “en büyük kamu adamının” sesine kulak veriniz.

Mesele adalete taraf olmak değil; bilakis adalete iman etmektir.

Davayı sindiriniz. Adalete ve eşitliğe siyaset icabı değil; tevhidî bir dünya görüşü olarak iman ediniz.

Eski alışkanlıklarınızı terk ediniz.

“Allah nimetlerini kulları üzerinde görmek ister.”

Doğru.

Yani Allah adalet, doğruluk, dürüstlük, infak, güzel ahlak ve paylaşım gibi nimetlerini kulları üzerinde görmek ister.

Bunu şahsınızda gösteriniz.

Nimet denince neden hemen akla para ve zenginlik gelir. Kur’an’ın neye “nimet” dediğini açıp okuyunuz. “Nimet verdiklerinin yolun ilet” ne demek iyi anlayınız.
Kur’an’a göre salihler, sıddîkler, şehitler ve nebiler kendilerine Allah’ın nimet verdiği kimselerdir. (Nisa; 4/69) Onlara özeniniz.

Üsttekilerden icazet beklemeyiniz. Alttakilerle beraber olunuz.

Sade yaşayınız, pahalı elbiseler giymeyiniz, lüks arabalara binmeyiniz.

Şatafatlı toplantılar yapmayınız.

Devir imaj devri safsatasına inanmayınız.

Uzun yıllar muhalefette kalmayı göze alınız.

Koruma zırhına bürünmeye heveslenmeyiniz.

Meclisin döner kapısından girince dönüvermeyiniz.

Mazbatayı alınca gevşemeyiniz.

Koltuğa oturunca yavşamayınız.

Zenginleşmeden millete geri dönünüz.

Ömür boyu milletvekili maaşı almayı reddediniz.

Milletvekili süreniz bitince size verilen maaşı öksüzlere ve yoksullara iade ediniz.

***

Mağaradan şehre inip “Beni örtün, beni örtün” diyen ‘en büyük kamu adamını’ izleyiniz. Ezelî ve ebedî örnek oradadır;

Musa gibi gelip Firavun…

Harun gibi gelip Karun olmayınız.

Haysiyetiniz ve şerefiniz bunlarla ölçülür.

Bunlarla şeref kazanınız, bunlara şeref katmaya kalkmayınız.

Dalganın üstünde jet-sky ile sörf yapmaya kalkmayınız, düşersiniz.

Bu denizden daha ne dalgalar yükselecek.

Siz sahici, harbî, hasbî ve hakikî olun yeter.

“Öksüzleri koruyunuz…
Yoksullara beraber olunuz…
Ve asla yalan söylemeyiniz…”
‘Yol varsa budur, bilmiyorum başka çıkar yol.’

İHSAN ELİAÇIK