Kısa Kısa - 2

,

Nihat Ergün
Kel öldü, sırma saçlı meselesi değil; AK Parti veya başka parti meselesi de değil. Bu bir mentalite meselesi.
Nihat Ergün iyi adamdı. Kabinedeki temiz pırıl pırıl 3 bakandan; bana göre, biriydi. İsmi kirli işlere hiç bulaşmadı, yerli otomobil, yerli teknoloji konularında çok emek verdi; gerçi çok somut adımlar atılamadı. Girişimci ve KOSGEB destekleriyle önemli konseptler yarattı. Başarılı bakandı. Kot pantolon giyer, kirli sakal bırakır, kendisi için tertip edilen karşılama protokollerine tepki gösterir, lütfen artık şu protokol adetlerinden kurturalım derdi.
Hükümetin içindeki Cemaat temsilcisi olduğu söylendi; başbakandan 4 ay boyunca randevu alamadığı söylendi. Sonunda hakkında hiç bir menfi iddaa bulunmamasına rağmen bileti kesildi.
Giderken Servet, şehvet ve şöhret arzusu insanları yoldan çıkarır derken, Allaha şükür parayla pulla işimiz olmadı. Bu konularda gönlümüz rahat dedi. 
2014 Türkiyesinde taraf olmayanın ne olacağını cevabıdır Nihat Ergün. Yerine ses kayıtlarının çıplak kulakla dinleyerek, montaj olduğunu hisseden matematik öğretmeni Fikri Işık geldi.
Bu da 17 Aralıkdan sonra artık hiç bir şeyin eskisi gibi olamayacağını kanıtlamış oldu.
AK Partinin yeni yol haritası budur, geldiğimiz yerin özeti budur. Bir görevi hak edenden çok, biat eden mevki alır. Bu düzen de böyle çok devam etmez.
Üniversitelerde çok iyi çocuklar var. Geçtiğimiz günlerde biri geldi bana. İTÜde ilk 500de girmiş. Yani Türkiye üniversite sınavında ilk 500ün içerisindeki çocuklardan biri. Okulu başarıyla bitirmiş, biz de bunu devlet olarak ABDye yüksek lisansa göndermişiz mühendislik alanında. Northeastern Üniversitesinde yüksek lisans yapmış. Ondan sonra bitirmiş, demişiz ki, sen kal, Massachusetts Üniversitesinde doktora yap, doktora da yapmış. Sonra devletin kuralı, 1 yıla 2 yıl hizmet istemişiz. Yani biz ona ABDde 6 yıl burs vermişiz. Bize 12 yıl hizmet edecek. Gelmiş şimdi yardımcı doçent olmuş. Dedim ki kaç para alıyorsun bana bir söyle. Baktı, biraz da utanarak 2 bin 500 lira aldığını söyledi. Böyle bir beyni biz bu paraya çalıştırıyoruz. Olmaz. Ondan icat bekliyoruz. Çocuk geçinemiyor. (21 Eylül 2012 tarihli mülakatından)

***

demokrasi
Geçen ay yapılan Suriye genel seçimlerinde milyonlar insanın katili Esad, yüzde 89 oyla yeniden başa geldi. Merak edip araştırdım, yakın tarihte de çok fazla eli kanlı adam, çok yüksek oylarla seçilmişler. Örneğin;

El Sisi, Mısır %90
Esad, Suriye %97.29, %88.7
Zeynal Abidin, Tunus %89
Hüsnü Mübarek, Mısır %88,60
Bouteflika, Cezayir %90,24
Hitler, %44 1933
Mussolini, %64 1924

Sanırım demokrasiye olan inancımı ufaktan kaybediyorum. Her ne kadar en yakın alternatifi teokrasi olduğu için demokrasi halen kötünün iyisi, en mantıklı sistem olarak kabul ediliyor. Ama çok kusurlu bir sistem olduğu kesin. Benim aklıma fazlasıyla yatan ancak uygulanması mümkün görünmeyen bir yönetim sistemi için; bkz: Philosopher King

Demokrasi; istatistiğin şu tuhaf suistimali demiş Borges. Sandıktan çıkan sonucu demokrasi zannetmek büyük cahillikgibilerinden bir şeyler söylemişti birisi de. Demokrasinin yumuşak karnını da Eflatun binler yıl önce çok güzel özetlemiş; Demokrasinin esas prensibi, halkın egemenliğidir. Ama milletin kendini yönetecekleri iyi seçebilmesi için, yetişkin ve iyi eğitim görmüş olması şarttır. Eğer bu sağlanamazsa demokrasi, otokrasiye geçebilir. Halk övülmeyi sever. Onun için, güzel sözlü demagoglar, kötü de olsalar, başa geçebilirler. Oy toplamasını bilen herkesin, devleti idare edebileceği zannedilir.

 ***
Kürt Sorunu
Dersimde prangaya vurulan köylüler.
 Bugün bu ülkenin en büyük sorunu, Kürt sorunudur. Sanırım, bu günlerde bunu hatırlamaya ihtiyacımız var. Hatırlatmak değil, hatırlamak istedim.
Ben Kürt değilim ama Kürt halkımızın neler çektiğini çok iyi biliyorum. Rahat rahat Ne mutlu Türküm diyene diyebilmek için Kürt halkının sorunlarını çözmek zorundayız Paşa Hazretleri dağda bir tek gerilla kalmayıncaya kadar dağları temizleyeceğim demiş. Aferin. Almış bir görev yerine getirecek tabii. Dağların boş kaldığı dönemlerde sorun çözülmüş mü? Niye çözülememiş? Çünkü sorun dağlarda değil. Sorun, kentte, toplumda, bizim aramızda. Çözülmedikçe, o dağlar yine dolar. Gençler spor olsun diye çıkmıyor dağlara, canları pahasına çıkıyorlar. (Vedat Türkali)
PKK olduğu için Kürt sorunu var değildir, Kürt sorunu olduğu için PKK vardır. PKK Kürt sorununun sebebi değil, sonucudur.

***

Cahit Zarifoğlu
Şiir ve şair derken tam olarak böyle bir şeyden bahsediyoruz;
Seçkin bir kimse değilim
İsmimin baş harfleri ‘acz’ tutuyor
Bağışlamanı dilerim. (Abdurrahman Cahit Zarifoğlu)
Güzel adam olmanın sözlük karşılığıdır Cahit Zarifoğlu.

***
José Alberto Mujica Cordano, Uruguay Devlet Başkanı. Lakabı Pepe.
- Tek mal varlığı 1987 model Wolkswagen Beetle.
- Banka hesabı yok, devletin verdığı maaşın yüzde 87sini ağırlıklı olarak sosyal konut inşaasında kullanılmak üzere, bağışlıyor.
- Devletin verdiği konutu reddetmiş, karısına ait olan kırsal alandaki evinde yaşıyor. Koruması da yok.
- Takım elbise nadiren giyiyor, kravat takmıyor.
- Ve, göreve gelince ilk yaptığı icraat, bütün ilköğretim öğrencilerine ücretsiz laptop ve internet bağlantısı sağlamak olmuş.
Siyasi fikrin vs. nedir bilmiyorum ama, adamsın Pepe!

***

Kader
Bak dedi kalender abi;
Neye alaka gösterirse onunla imtihan olur insan. Ve ne ile imtihan olursa da o alanda kabiliyetleri inkişaf eder; Allah ona yeni yeni kapılar açar imtihan olduğu alanda.
İmtihanlar, insanın nefis ve şeytanı yenerek; melekler üstü; nur-un ala nur bir mertebeye çıkmasını sağlar. Bu yüzden imtihanlardan korkmamak, sevinmek lazım. Namaz kılmadığı için değil, içinde namaz kılma isteği olmadığı için korkmalı insan. Bazen kılmak isteyip de kılamadığı bir namaz seksen misli sevap kazandırabilir insana.Dedi.

***

Esenler çirkin
Bugün ise, kesinlikle mahremiyeti olmayan, dört duvar arasında üst üste ve yan yana yığılmış yapılara “ev” diyorlar. Zeminin altında dahi katlar var. Bırakın evlerin avlularla çevrili olmasını, bahçe bile yok. Zemin altı katlar garaj olması gerekirken, şehri tamamen yaşanılmaz kılan trafiğe rağmen yeni kurulan semtlerde bile daha çok bina yapılabilsin diye daracık yapılan yolların iki tarafı artık otopark olarak kullanılıyor. Renk, şekil, yükseklik, tip, tür ve kullanılan malzeme açısından hiçbir standart taşımayan binalardan meydana gelen ve hiçbir gerçek şehircilik planına dayanmayan sokaklar ve bu sokaklardan oluşan mahalleler ve semtler, bu mahalle ve semtlerdeki trafik keşmekeşi içinde yolculuk ve hayat, insan ruhunu âdeta sürekli demir testerelerle doğruyor. Biz, evi çoktan yitirdik ve özellikle son yarım asırdır şehrimiz hiç olmadı. Türkiye’nin bütün şehirleri, sanki dünyadaki bütün şehir çirkinleştirme uzmanları bir araya gelmiş de bu şehirleri kurmuşlar ve kuruyorlar intibaı veriyor. Ve, şehirlerdeki nüfusun azalması gerekirken, şehirlere göçlerle Anadolu sürekli boşalıyor ve şehirler, bütün bütün yaşanmaz hale geliyor. 
Ev, sokak, mahalle, semt ve şehirlerimiz, bırakın daha çok dindarlaşmayı, toplum olarak her geçen gün sadece Müslümanlık’tan uzaklaştığımızı göstermeye yetiyor. (Ali ÜNAL Zaman Gazetesi) 
***
Son Söz : “Meclis’e girdim, abi AKP’liler gizli gizli sigara içiyor. Tayyip Erdoğan kızıyor diye gizli gizli sigara içiyorlar. La oğlum liseli misin? Koskoca milletvekilisin sen” (Emrah ŞERBES)
***
Ömer İLYASLI