Jeremy Lin

,
NBA’de son 4 maçta yüzde 50 şut isabetiyle 28.5 Sayı 8 Asist 4 Rebound ve 2 top çalma ortalamalarıyla oynayan bir adam var. Bunlar ne kadar göze hoş gelen istatistikler olsa da hiç görmediğimiz veya olağanüstü rakamlar değil, bu rakamları ilginç kılınsa rakamları elde eden oyuncunun NBA’de geçirdiği iki sezonda hiç göze batmamış, son 4 maça kadar hiç ilk 5 başlayamamış, Benchwarmer, havlu sallayan bir adam olması.

 Jeremy Lin Çin’den Amerika’ya göç etmiş bir ailenin çocuğu olarak California’da doğmuş. Lise takımında oynarken kimse onda bir ışık görmemiş ve hiç bir Üniversite Basketbol takımından kendisine teklif gelmemiş. Lin de üniversite sınavlarına girmiş ve ve Harvard Üniversitesini kazanmış, Harvard Ekonomi Bölümünden, hem de 3.1 gibi hiç de fena olmayan bir ortalamayla mezun olmuş! NBA Draft’ında yine hiç bir takım seçmemiş kendisini ve bu seneye kadar Lin, orda-burda haftalık kontratlarla oynamış.
Ve bu sene, sezona büyük umutlarla giren New York Knicks New York Knicks oyun kurucu pozisyonunda büyük sorunlar yaşıyordu. Yazın takıma katılan Baron Davis’in sakatlığı tahmin edilenden uzun sürmüştü, Mike Bibby’nin artık beyni ayaklarına hükmetez durumdaydı, çaylak Iman Shumpert sezonun ilk maçında sakatlanmıştı ve kendisinden çok şey beklenilen Toney Douglas hemen her maçta çuvallıyordu.Böyle bir ortamda Knicks, en azından sakat oyuncular dönene kadar boş dakikaları doldurması için Lin’e 2 aylık bir kontrat verdi. İlk günlerinde çok fazla süre alamadı Lin, hiç bir maçta çift haneli dakikalarda oynayamadı, bu süreçte Lin kendi ifadesiyle “çalışmaya ve inanmaya devam etti”. 28 Ocaktaki Houston maçında 20 dakika sahada kaldı, 9 sayı 6 asistle oynadı, takımı çok iyi yönetti. Bu performans koçun dikkatini çekmişti ve bir risk alarak 4 Şubattaki New Jersey maçında Lin’i ilk 5’te sahaya sürdü, sonunda şans Lin’in yüzüne gülmüştü. 36 dakika sahada kalan Lin, 25 Sayı 5 Rebound ve 7 Asist ile oynadı, takımını bir maestro gibi yöneterek galibiyette başrol oynamıştı. Daha sonraki 3 maçta da mükemmel rakamlarla oynayan, üstelik takımın en önemli iki oyuncusunun da oynamadığı bir periyotta Lin, takımına son 4 maçını kazandırmış ve Amerika’da haftanın en çok konuşulan adamı olmuş durumda.
Aslında Lin’in başarısını kimse tam olarak tanımlayamıyor. Koçu Mike D’Antoni onun hakkında şu ifadeleri kullanıyor: “Onun hakkında ne söyleceğimi gerçekten bilmiyorum, bu hayatımda daha önce görmediğim bir şey.” İlginç olan şey şu, Lin kesinlikle çok yetenekli bir basketbol oyuncusu değil, iyi bir şutör değil, atletik bir oyuncu da değil. Fizik olarak avantajlı bir oyuncu, top cambazı veya pasör de değil. Ancak oyun içerisinde o kadar akıllı oynuyor ki, bir şekilde başarıya ulaşıyor, onu diğer oyunculardan ayıran özellik de bu olmalı. Sahayı çok iyi görüyor, çok akıllı ve dengeli oynuyor. Mutheşem bir vücut dengesi var, kafasına çekiçle bile vursanız bir şekilde potaya gidiyor ve dengesi bozulmadan pozisyonu bitiriyor. Koçu şöyle devam ediyor: “Eğer onu izlerseniz, tek yapmaya çalıştığı şeyin bir şekilde sayıya ulaşmak veya sayı pası yapmak olmadığını görürsünüz. O, bu oyunun nasıl oynanması gerektiğini çok iyi biliyor, nasıl galibiyete ulaşılacağını çok iyi biliyor.” Mike Fratello şöyle diyor, “Bu daha önce görmediğim bir şey. Belki de Harvard farkıdır bu, çünkü daha önce Harvard mezunu olup NBA’de oynayan birisini göremedim, eğer ben Harvard’da okusaydım ya Devlet Başkanı ya da CEO olmak isterdim.”
Lin henüz 22 yaşında ve sakatlık gibi bir engel olmazsa önünde çok uzun yıllar var gibi görünüyor. Bu kesinlikle Amerikanların çok sevdiği türden, ilham verici bir başarı öyküsü, kimsenin adını bilmediği sıska bir çocuğun, 4 günde “bench warmer” dan NBA yıldızı haline gelmesi. Lin’in 38 sayıyla oynadığı son Lakers maçından sonra Madison Square Garden’ı dolduran 20 bin taraftarın maç bitiminde salonu boşaltmamaları, Lin’i dakikalarca ayakta alkışlamaları da bunu gösteriyor. Muhtemelen şu an yeryüzündeki en iyi basketbol oyuncusu olan Kobe Bryant onun hakkında şöyle konuşuyor: “Bu kesinlikle başdöndürücü bir hikaye, azmin, çok çalışmanın ve sabrın her zaman meyve verdiğinin bir kanıtı. Çocuklara anlatılması gereken bir öykü”.
Lin ise ne zaman mikrofonlar kendisine yöneltilse başarıyı takım arkadaşlarına bağlıyor: “Maç boyunca çok iyi destek aldım ve herkes rolünü mükemmel oynadı. Bu kimyayı kaybetmezsek başarılı oluruz.” Son 4 maçta NBA’in en yüksek sayı ortalamasına sahip oyuncusu olduğunu ve artık bir NBA yıldızı olduğunu hatırlatıldığında ise Lin şöyle cevap veriyor: “Sadece arka arkaya 4 iyi maç çıkardım. Ayrıca, çok skor üretmek gibi bir derdim de yok, takım halinde tek istediğimiz kazanan bir takım olmak ve ben de bunun için koç bana ne rol verirse onu yapmaya çalışıyorum.” Lin’e şimdiden bir lakap bulundu bile : THE HUMBLE HERO! Ağzı oldukça iyi laf yapan Jeremy Lin, “ne kadar iyi bir oyuncu olabileceğiyle ilgili bir soruya ise şöyle cevap veriyor. “I don’t know, the Sky is the Limit. Anyone can be as good as Steve Nash, Magic Johnson, Kobe Bryant or even Jordan. I’m not trying to prove anything to anybody, I always prefer to be Jeremy Lin, I mean I always want to be as good as myself.”
Yüzlerce Üniversite Koçunun takımlarında görmek istemedikleri, 30 tane NBA takımının yetkilerinin şimdiye kadar kendisinde bir ışık göremediği bir adam şu anda NBA yıldızı olma yolunda. Lin, şimdiye kadar olanların “başdöndürücü” olduğunu kabul ediyor ve olanlar için krediyi kendisine vermiyor: “God is good during our ups and our downs! Just keep believing, keep working, keep working hard and be ready mentally. Glad we got the win!!”
Son olarak, demiştik ya, Knicks Lin’le 2 aylık bir kontrat imzalamıştı. Lin’in muazzam performanslarından sonra doğal olarak kontratı bir yıllık, değeri $800.000 olmak üzere uzatıldı. New York Times spikeri Howard Beck, Lin’e “ Artık çok paran var. Ne yapması düşünüyorsun?” diye bir soru yöneltti. Lin’in cevabı şöyle oldu: “Sanırım artık kendime bir ev tutabilirim, 6 haftadır kardeşimin evinde bir kanepenin üzerinde uyuyorum”.
***
Ömer İLYASLI