Makber : Abdülhak Hamid Tarhan, Hafız Burhan

,
Makber : Abdülhak Hamid Tarhan, Hafız Burhan

Bazı şarkı-türkü vardır ki; en güzel tadı çok sesli söylendiğinde verir; örneğin rast makamındaki nihansın dideden fasılını; Zeki Müren, Erkin Koray, Müzeyyen Senar, Neşe Karaböcek okur da hiç biri alelade bir koronun verdiği lezzeti vermez insana. 

Bir de bunun tam tersi vardır işte; en güzel tadı her zaman tek başına ve olabildiğine sade servis edildiğinde verir. En güzel misallerden bir tanesi rast makamındaki Makber; tabi ki Hafız Burhan sesinden.

Hafız Burhan; yaklaşık 130 kiloluk dev bir cüsse. 43 senesinde vefat ettiği için tanışma fırsatım olmadı; yine de insan üstü bir varlık olduğuna eminim. Muhteremin Rumeli Hisarında okuduğu gazeller Anadolu Hisarından duyulur, o zamanlar cami olan Ayasofyada ezan okumak için minbere çıktığında insanlar Kadıköyde kulak kesilirmiş. 

Kayıt alırken direkt olarak mikrofona okuduğuna mikrofon patlarmış. Bu yüzden mikrofon odanın bir tarafında, Burhan diğer tarafında alınırmış kayıtlar. 

***

Hafız Burhan o dönem gazelhan-ı zaman olarak bilinirdi; şair-i azam lakabı ise Abdülhak Hamit Tarhana layık görülmüştü. 

Hamit Hindistanda konsolosluk görevinde iken eşi Fatma Hanım verem hastalığına tutulur. Tedavi için Türkiyeye gelirlerken Fatma Hanımın hastalığı şiddetlenir ve Beyrutta vefat eder; Hamitin ifadesiyle Hakkın garip bir sırrına mazhar olur, inceliklerin en yükseğine ulaşır; ölüm inceliklerin en sonuncusudur.

İşte bu ölümün sarsıntısıyla yazılır Makber şiiri..

Eyvah ne yer ne yar kaldı

Gönlüm dolu ah u zar kaldı

Şimdi buradaydı gitti elden

Gitti ebede gelip ezelden

Ben gittim o haksar kaldı
Bir köşede tarumar kaldı
Baki o enisi dilden eyvah
Beyrutta bir mezar kaldı

Bildir bana nerde nerde Ya Rab
Kim attı beni bu derde YA Rab
Nerde arayayım o dil rübayı
Kimden sorayım bi-nevayı

Derler ki unut o aşnayı
Gitti tutarak reh-i bekayı
Sığsın mı hayale bu hakikat
Görsün mü gözüm bu macerayı?

Süratle nasıl da değişti halim
Almaz bunu havsalam hayalim.
Çık Fatıma! lahteden kıyam et
Yanımdaki haline devam et

Ketn etme bu razı şöyle bir söz
Ben isterim ah öyle bir söz
Güller gibi meyl-i ibtisam et
Dağı dile çare bul meram et


Bir tatlı bakışla bir gülüşle

Eyyamı hayatımı temam et

Makber mi nedir şu gördüğüm yer

Ya böyle reva mı ey cay-ı dilber
*
her yer karanlık pür nur o mevki
mağrip mi yoksa makber mi ya rab
ya habgah-ı dilber mi ya rab
rüya değil bu, ayniyle vaki

kabri çiçekten bir türbe olmuş
dönmüş o türbe bir haclegahe
bir haclegahe dönmüşse türben
aç koynunu aç maşukanım ben



***


Yani belki de, bizim her dinleyişde sigara üstüne sigara yaktığımız bu mersiye, Şairi için Allah kimseye bir daha Makber şiiri yazdırmasın tarzında bir olay.

***

Son Söz : Abdülhak Hamid Tarhan ismi, Cumhuriyete geçiş yıllarında Hamit olarak değiştirilir. Üstadın buna yorumu şöyle olur : Ölmeden önce arkama bir it taktılar.

***

Ömer İLYASLI